Sevgili Dostlar

2008 yılında kaleme aldığım yazıyı günümüze uyarlayarak tatil konusunda  geçmişten bugüne neler değişti ile ilgili görüşlerimi aktarmaya çalışacağım ve ayrıca SılaYolu Türk Otomobil Kulübü olarak yazımın sonunda yaptığımız çalışmalar hakkında sizleri bilgilendirmek isterim. Zor bir süreçten geçiyoruz. Korona pandemisi tüm dünyayı değiştiririken insanların alışkanlıklarınıda değiştirdi.

Türkiye’den Almanya’ya göç edeli 60 yıl oldu ve Almanya gurbet olmaktan çoktan çıktı. Ama, buna rağmen her yaz tatil nedeniyle Türkiye’ye giden Türkiye kökenli göçmenlere “gurbetçi” yakıştırması devam ediyor. Aradan geçen yarım asırdan fazla olan bu süreçte pek çok şey gibi, Türkiye kökenli göçmenlerin izin alışkanlıkları da değişerek, tatile dönüştü. Türkiye kökenliler artık yaz aylarında sadece eş-dost-akraba ziyareti için değil, kum-deniz-güneş görmek için de Türkiye’ye gidiyorlar.

Her yaz başında, çalışanları bir “izin” heyecanı sarar. Çünkü, yıl boyunca gidilip gelinen iş, okul… vb. koşuşturmaların bedensel ve ruhsal açıdan verdiği yorgunluğu atmak, içine girilen rutin tempodan çıkıp, kafa dağıtmak, dinlenmek, farklı şeyler yapmak, yeniden üretim için “enerji depolamak” adeta bir zorunluluk.
Ama bu durum daha çok, ücretli olarak çalışan ve işe bağlı yaşamını sürdürenler için geçerli. Ücretli bir işe bağlı olmayan, para sorunu bulunmayan yüksek gelir sahipleri için adeta her gün “tatil”.

Karayoluyla çıkılan izin yolculuğu, 1990’da başlayan Yugoslavya’daki iç savaş nedeniyle kesilme noktasına geldi. Araçla Balkanlar üzerinden gitmek isteyenler can güvenliğinin olmaması nedeniyle bu kez İtalya limanlarından gemilerle/feribotlarla Yunanistan ya da Türkiye’ye ulaşma “macerası”na girişmek durumunda kaldılar.


Bu yıllar aynı zamanda “büyük çile yıllarıdır” Türkiye kökenli göçmenler için. Karayoluyla ulaşım gerçekleştirilemediğinden kümsenmeyecek bir kesim ancak bir kaç yılda bir havayolu ile Türkiye’ye izine gidebilirken, bunların önemli bir bölümü de havayolu ve denizyolu şirketleri tarafından mağdur edildi.


Oluşan yeni pazarı fırsat bilen üçkağıtçılar, tefeciler kurdukları hayali uçak ve gemi şirketleriyle binlerce insana önce bilet sattılar, sonra da ortalıktan kayboldular. Bu nedenle, o yılların gazete sayfalarında havaalanlarında ve limanlarda mağdur edilmiş insanların haberlerine bolca rastlamak mümkündü.

YOLLAR DÜZELDİ
Sıla Yolu güzergahı Balkanlar üzerinden Türkiye’ye gitmek, özellikle ekonomik nedenlerden dolayı tercih edilen bir güzergah oldu. Yıllar içersinde Türkiye’ye seyahat edenlerin sayısında önemli artış oldu. Kalabalık aileler, Uçak şirketlerinin her yıl yaz sezonunda uyguladıkları yüksek bilet fiyatları nedeniyle özellikle de kendi Milli Havayolumuz bile yaz sezonunda bilet fiyatlarını yüksek fiyatlar üzerinden satmakta. Vatandaş yüksek bilet fiyatlarına isyan etmekte ama nafile malesef kimse vatandaşın sesini duymuyor. Karayolu daha ekonomik olduğu için de vatandaşlar  otomobil ile yolculuğu tercih ediyorlar. Her yıl yüzbinlerce insanımız yollara dökülmekte Avrupa ülkelerinde Okulların aynı tarihlerde kapanması ile birlikte Avrupa’nın değişik ülkelerinden yola çıkan izinciler yollarda yoğun kalabalık oluşturmakta ve trafiğin yoğunlaşmasına neden olmakta sınırlarda yığılmalar oluşmakta. Bu yoğunluğun getirmiş olduğu trafik yoğunluğuda uzun süren yolculuklarda en ufak dikkatsizlikte ağır kazalara ve ölümlere neden olmakta. Bir çok oçaklar sönmekte bu oacağı sönen Aileler bizim ailelerimiz bizim vatandaşımız yetkililer artık her yaz sezonunda fahiş fiyatlarda satılan uçak biletlerine bir çözüm getirmeliler. Bir insanımızı kaybettiğimizde çiğerlerimiz dağlanıyor. Buna artık bir cözüm getirmeli. İnsanlarımız ölmemeli.

 

Türkler Artık Gurbetçi değil

Aradan 60 yıl geçmesine rağmen Türkiye’deki yerleşik medya ve siyasetçiler halen “gurbetçi” tanımlamasından vazgeçmedi. „Gurbetçi“ sıfatında diretmek, özellikle de burada doğup büyüyen kuşakların özelliklerini, koşullarını ve eğilimlerini anlamamak, dikkate almamak anlamına gelmektedir. Çünkü onlar „gurbet“e gitmiş bir durumları yok; onların yaşam merkezi yaşadıkları Almanya veya Hollanda ya da Fransa. Yerleri, yurtları da artık doğup büyüdükleri, yaşadıkları, çalıştıkları, sevinip üzüldükleri bu ülkeler. Bu durum bir kaç kuşak evvel göç etmiş olan aile büyüklerinin memleketi olan Türkiye ile özel bağlarının olmadığı, bütünüyle unutulduğu anlamına gelmiyor tabii ki.
Gerek bu bağlar gerekse ekonomik nedenlerle Türkiye yaz tatili için tercih edilen ülkelerin başında geliyor. Diğer ülkelerdeki gibi yabancılık çekmediği, diline ve kültürüne yakın hissetiği Türkiye, üstelik daha cazip tatil fiyatlarıyla da tercih sebebi oluyor.

Uçak şirketlerinin fiyat politikaları değişmedikcede 'Karayolundan yolculuk yapanların sayısı her yıl kat kat daha artıyor. Bu yıl yine Karyolundan yolculuk yapanların sayısının dahada artması bekleniyor. Avrupalı Türkler hükümetten yaz sezonunda uçak bilet fiyatlarının düşürülmesini istiyorlar.

İZİN  ZAMANLA TATİL OLDU

Akıp giden 60 yıllık zaman, pek çok şeyde olduğu gibi izin-tatil alanında da Türkiye kökenli göçmenler açısından önemli değişikliklere sahne oldu. Denebilir ki, 2000’li yılların başına kadar daha çok köydeki/kentteki akrabaları, dostları görme biçiminde gerçekleşen Türkiye izinleri, zamanla buna ek olarak deniz kenarında yapılan turistik tatillere dönüştü. Bu konuda birinci, ikinci ve üçüncü kuşak arasında önemli farklılıklar kendisini dışa vurmaya başladı.

Birinci kuşak halen eski alışkanlıklarını sürdürüp, ilk önce köy ve kente gitmeyi yeğlerken ikinci ve üçüncü kuşak göçmenler arasında artık tıpkı Alman turistler gibi “her şey dahil” şeklindeki paketlerle turistik beldelere gidip otellerde tatilini yapmak yaygınlaşmaya; imkanı elverenlerse bu tatile bir de ‚akraba-memleket ziyaretleri’ni eklemeye başladılar. Bu, Almanya’da yetişen, büyüyen, doğan Türkiye kökenlilerin tatil anlayışının yazın köyde ya da kentte akraba ziyaretleri yapmak yerine otelde veya yazlıkta, deniz kenarında, kumda ve sahilde dinlenmek şeklinde olduğunu gösteriyor. Daha önce sadece az sayıda Türkiye kökenli göçmen için geçerli olan bu durum şimdi artık yaygın bir eğilim.

SILAYOLU TÜRK OTOMOBİL KULÜBÜ AVRUPALI TÜRKLERİN SORUNLARI VE CÖZÜM ÖNERİLERİ ADI ALTINDA BİR RAPOR HAZIRLAYARAK HÜKÜMETE SUNDUK

Sılayolu Avrupa Türk Otomobil Derneği yöneticileri olarak hazırlamış olduğumuz çözüm raporunu, siyasi kuruluşlar aracılığı ile Geçtiğimiz yıl 2017 yılı yaz sezonunda yaşanan sorunları Avrupa Birliği Parlamentosu’na taşıdılar. 2018-2021 yılları arasında kapsamlı bir çalışma yapılarak Avrupalı Türkler!in sorunları ve çözümleri adı altında bir rapor hazırlanarak bakanlığa ve Edirne valiliğine snuldu. Sılayolu Türk Otomobil Derneği olarak, bu yılda Avrupalı Türkler'in sorunlarının takipcisi olacağız.

Raporda şu konulara yer verildi

Geçtiğimiz yıllarda çöplerin yerlere atılması sonucu, yazılı ve görsel basında birçok programlar ve yazılar yer almıştır. Çöplerin yere atılmasını asla doğru bulmuyor, hoş görülecek bir durum olmadığını belirtmek isteriz. Çöpler bir poşete konup, ağzı bağlanarak yetersiz olan çöp kutularının yanına bırakılabilirdi. Çöplerin yere atıldığını gündeme taşıyan gazeteci ve televizyoncuların, tuvalet ihtiyacının nasıl karşılanacağını görüp yazamamışlardır. denildi.

Bir çocuğun, bir kadının ya da bir erkeğin çıplak arazide tuvalet ihtiyaçlarını nasıl gidereceklerdir acaba? Uzayan araç kuyruklarında fiyatının çok üstünde su ve yiyecek almak zorunda kalan gurbetçileri de görmeliydi basın mensupları. Aşırı yorgunluktan meydana gelen trafik kazalarının nedenlerine de bakmak gerekirdi elbette. Çalıştıkları ülkelere ulaşan gurbetçiler, yorgunlukları birkaç gün süreceği gibi iş kaybına da neden olacaktır. Kamu kurum ve kuruluşları iş birliği yaparak mahsur kalan gurbetçilerimize kucak açmalıydılar. Marifet, sadece yere atılan çöpleri görmek değildir.

Yukarıda bahsi geçen sorunları ile ilgili görüşmelerin Kapıkule Gümrük muhafaza müdürleri ile toplantılar yapılarak birlikte yapılacak çalışmalarda karşılıklı istişareler önem arz etmektedir

Gerek gümrük gerek ise özel sektör ile birlikte  işbirliği ile hayata geçirilecek projeler ve yapılacak çalışmalar çok daha etkin sonuçlara imkan verecektir.

Istikamet Kapıkule veya Edirne yol kenarlarında Otoban da belli mesafelerde ihtiyac kabineler yani seyyar tuvalet (Su, tuvalet kağıt), Çöp konteynerlerin olması gerektiğine dikkat çekildi

 

Kapıkuleden çıktıktan sonra edirneye gelmeden  boş arazide gurbetçilerin yararlanacağı belediye tesisinin oluşturulması.

Yolcularımızın yemek yiyebileceği uyuyup duş yapabileceği, Mağdur olmadan  gönül rahatlığı ile kalabileceğ bir tesisin oluşturulması

 

Yol kenarlarında Edirne -İstanbul istikametinde Polis ve Jandarmaya büyük görevler düşmekte olup Güvenlik önlemleri sıklaştırılmalıdır

 

Dönüş istikametinde ‚Kapıkuleye istikametinde  edirne ye yaklaşırken yol üzerinde  Gümrüklerin doluluk oranını  ve bekleme sürelerini gösteren Elektronik tabelaların yerleştirilmesi gümrüklerde yaşanacak yoğunluğu en aza inmesini sağlayacaktır.

 

HER YIL AYNI MANZARA

Bulgar, sırb , ve macaristanda yaşanan sıkıntılarda yaşanan sorunların başka bir boyutu. Türkiye Sınır kapılarından çıkış yapan izinciler bu seferde diğer güzergah üzerinde bulunan sınır kapılarında aynı güzergahı kullanan başka ülke vatandaşları ile uzun kuyrukların oluşmasına neden oluyorlar.

Bulgaristan-Sırbistan Sınırından yıllardır değişmeyen manzaralar devam ediyor. Sırbistan-Macaristan Sınırında da özellikle dönüşlerde yığılmalar meydana geliyor. Gümrük memurlarının inanılmaz tavırları insanları çileden çıkartıyor.

Özellikle Bulgar polislerinin vatandaşlarımıza karşı sergiledikleri inanılmaz tavırları insani değerlere aykırı tutumları, haksız yere tutuklamalar, vatandaşı haksız yere tartaklamalar dövmeler ve hala rüşvet olaylarının devam etmesi madalyonun bir başka yüzü.. Türkiye hükümeti konuya bir an önce el atması gerektiği ‚Avrupa Birliğinin bir an önce bulgar sınırında yaşanan olaylara el atması gerektiğinin altını cizdiler. Diğer yandan yolcular tarafından ‚Bulgaristan-Sırbistan, Sırbistan,- Macaristan Sınırında da yıllardan beri değişmeyen manzara devam etmekte olduğu belirtilirken ‚Bu güzergahlar üzerinde bir çok ülke vatandaşı da seyahat etmekte ve aynı sınır kapılarını kullanmaktadırlar ve aynı şekilde gümrük memurlarının inanılmaz tutumları nedeniyle yolcular mağdur olmakta . dediler..

Sezai KOÇ